Hersey Forum



Join the forum, it's quick and easy

Hersey Forum

Hersey Forum

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Ataol Behramoğlu

    patHron
    patHron


    <b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Erkek
    Rep Gücü Rep Gücü : 5750
    Doğum tarihi Doğum tarihi : 10/11/96
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 12/12/09
    Yaş Yaş : 27

    Ataol Behramoğlu Empty Ataol Behramoğlu

    Mesaj tarafından patHron Perş. Şub. 18, 2010 1:58 pm

    Ataol Behramoğlu(1942)



    Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
    Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
    Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

    İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
    Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
    Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
    Kopmaz kökler salmaktır oraya

    Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
    Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
    Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
    Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

    İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
    Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

    İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
    Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

    Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
    Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
    Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
    Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

    Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
    Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
    Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
    Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
    Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
    Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana





    Yıkılma Sakın

    İsmet Özel'e

    Kötü şey uzakta olmak
    Dostlarından, sevdiğin kadından
    Yasaklanmak bütün yaşantılara
    Seni tamamlayan, arındıran
    Kapatıldığın dört duvar arasında
    Sağlıklı, genç bir adam olarak

    Neler gelmez ki insanın aklına
    Sevinçli, özgür günlere dair
    Kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
    Onunla ilk kez öpüştüğün şehir
    Acı, zehir zemberek bir hüzün
    Kalbinden gırtlağına doğru yükselir

    Görüyorsun işte küçük adamları
    Köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
    Kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına
    Kimisi düpedüz halk düşmanı
    Diren öyleyse, diren, yılma
    Yürüt daha bir inatla kavganı

    Babeuf'u hatırla, Nazım Hikmet'i
    Bir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda
    Hatırla Danko'nun tutuşan kalbini
    Karanlıkları yırtmak arzusuyla
    Ve faşizme karşı, zulme, zorbalığa
    Düşün acılar içinde vuruşan kardeşleri

    Elbette vardır bir diyeceği, bir haberi
    Bir kaçağa çay sunan kurt kadınlarının
    Dağlar dilsizdir yalçındır
    Ama gün gelir bir diyeceği olur onların da
    Ve dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
    Susmazlar bir daha, söz artık onlarındır

    Kötü şey uzakta olmak
    Dostlarından, sevdiğin kadından
    Yasaklanmak bütün yaşantılara
    Seni tamamlayan, arındıran
    Ama bir devrimciyi haklı kılan
    Biraz da acılardır unutma

    Yıkılma sakın geçerken günler
    Yaralayarak gençliğini
    Onurlu, güzel geleceklerin
    Biziz habercileri düşün ki
    Ve halkın bağrında bir inci gibi
    Büyüyüp gelişmektedir zafer.





    Bir Gün Mutlaka

    Bu gün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
    Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
    Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür
    gümbür bir telaş
    Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne
    güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
    Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz
    kafalılar! Ey sadrazam!
    Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, sandviç
    yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz
    Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl
    bitebilir bir bombayla, nasıl kazanabilir o kirli adamlar
    Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü, temiz
    bir gömlek giyiyorum
    Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu han-i yağma
    Ama yorgunum şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli
    bir pardesü
    Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir
    kitapları
    Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür
    ucundaki ırmakları
    Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda
    Köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum
    istasyona
    Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya
    İnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su
    Ne yapsam...ne yapsam her yerde bir hüzün tortusu
    Alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma
    Ben de çocuktum, sevgililerim olacaktı elbette
    Sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl
    ölebilir, nasıl unutulur insan
    Ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl
    tarlalar
    Ne yapsam...ne yapsam...Dekart okuyorum sonradan...
    Sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş
    Çankaya' ya
    Bir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara
    Bir çocuk bakıyor pencereden hülyalı kocaman gözlü nefis
    bir çocuk
    Lermontov' un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi
    bakıyor sonra
    Ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum,
    kuş sesleri geliyor kulağıma
    Ben mütevazi bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni
    Sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına
    Bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına
    yüzünün oynamasına
    Ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama
    İlençliyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal
    almaya
    İlençliyorum o laf kalabaklıklarını, kurumuş yürekleri,
    bireyin kurtuluşunu filan
    İlençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan
    Uzun kış gecelerinden sonra kim bilir nasıl olur her şey
    Uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan
    Durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün
    izliyor arkadan
    Yüreğim ipe sapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek
    kısaca
    Beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum
    sağda solda
    Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak
    kanatlarından merakla
    Yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların
    olduğu alanlara
    Aklıma şiiri gelirdi o yaşlı Amerikalının, sonbaharı anlatan
    şiiri
    Çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa
    Böylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden
    sokaklara fırlamaya
    Kendimi atmak için bir uçurumdan balıklama
    Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm
    filmlerden mi ne
    Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya
    Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla
    Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o
    yollar geliyor aklıma
    Benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun
    gibi tombul ve sıcak elleri
    Uyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir film sinemada, şehirde
    yeni bir kız, kahvede yeni bir garson
    O üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda...
    Şimdi ne var hüzünlenecek burda, nedir bu çatlatan
    yüreğimi bu telaş.
    Sanki ölecek gibiyim, sanki birazdan polisler gelecek ya da
    Gelip alacaklar kitaplarımı, bu şiiri, sevgilimin
    fotoğrafını duvarda
    Soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder
    misiniz karakola
    Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür
    ucundaki ırmakları
    Bir kız sessizce ölüyor, sessizce Vietnam' da
    Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya
    Uyanıyorum ağlayarak, bir gün mutlaka yeneceğiz!
    Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey
    şeyhülislam!
    Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz!
    Bunu söyleyeceğiz bin defa!
    Sonra bin defa daha, Sonra bin defa daha, çoğaltacağız
    marşlarla
    Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
    Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
    Yürüyeceğiz çoğala çoğala...





    Bir Ermeni General

    Usanıp sevişmekten bir ermeni general
    Atıvermiş kendini senmişel kulesinden
    Bir çocuk ki öperken uzanır annesinden
    O çocuğu boynundan asıvermeli derhal

    Çünkü sığmıyor çocuk koskocaman adama
    Çünkü tuhaftır biraz, çocuk olmak eskiden
    Sahi, civcivler vardı-bazen anlatır annem
    Ne güzel bükermişim boyunlarını ama

    Ve ben o dar büyücü -upuzun kara şapkam
    Yeniden doğururken alışkın bir tavşanı
    Kendime iğretiyim-yani bir kasabalı

    Yani her direnişi çağda kızla sonlanan
    En yeni senaryoda en eski esas oğlan
    Bir ermeni general -yakası madalyalı









    Bir Gün Aşk Geçilmelidir





    Ey artık ağzı ve saçları
    Uzun bir karanlığı ağartan boyna
    Maviden aşka boyayıp silahları
    Bilenip bir başkaldırmaya
    Korkak ve umutsuz yerlilerden
    Söküp son hızla çadırları
    Ağaran bir kan, geceden
    Yepyeni bir çıldırmaya

    Yangın. Onun alyuvarları.
    Kanlı bir geçit gibi. İsyan.
    Mavi gözlerle dolu saçları
    Ey beni umutsuz eden kan
    Ey büyük şarkılardan artan
    Aşkın vazgeçilmez karanlığı

    Susar ve martıları düşünür
    Gecenin bir kesiminde insan
    İçinde beyaz bir kalabalık
    Ve aşk zaten gürültüdür
    Benim korkum ve umutsuzluğum
    Artık ölmüş bir adam gibidir
    Kendini hiç hatırlamayan

    Aşkın ve hüznün şiiridir
    Yüzümle çizdiğim karanlığa
    Çılgın atlar. Savaşçılarım.
    Ey benim kaçınılmaz yazgım
    Bir gün dörtnala ağlamaya

    Bir gün aşk geçilmelidir



    Bu Aşk Burada Biter

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
    Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
    Yüzün bir kır çeçeği gibi usulca söner
    Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

    Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
    Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
    Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
    Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    (Bir Gün Mutlaka'dan)

      Forum Saati Perş. Eyl. 19, 2024 6:05 am